Nihayet çevreci bir kralımız oldu.

Biz çevreciler, liderlerimizin bize kulak asmadığı ve çevre ile ilgili sorunlara yeterli ilgiyi göstermediklerinden dolayı sürekli dert yandık.
Geç de olsa şimdi çevreci bir kralımız var. Özellikle çevre için ne yapacağını merakla beklerken yeni kralın şu ana kadar bu konuda neler söylediğini ve hangi adımları attığını hatırlayabiliriz.
Bugünlerde Kral Charles III olarak Büyük Britanya tahtına oturan Galler Prensi Charles’ı yıllarca çevreci görüşlerinden dolayı takip etmeye çalıştım. Daha doğrusu çevreyle ilgili mesajlarını, endişelerini ve görüşlerini okudum.
Bu konuda verdiği bir konferansı, Ankara İlahiyat’tan öğrencim Hicret Mert’e tercüme ettirmiş ve yayınlamıştık.
Prens Charles’ın İslâm ve çevre ile yakından ilgisi yıllar boyu devam etti. Aynı zamanda Arapçayı da öğrendi. İngiliz Müslüman ve âlim Abdulhakim Murad (Timothy Winter), Arapçayı niçin öğrenmek istediğini sorunca Prens Charles “Kur’ân’ı daha iyi anlamak için.” diye cevap vermiş.
Yazar Robert Jobson, “Charles Yetmişinde” adlı kitabında yeni kralın İslâm'ın kutsal kitabı Kur'ân-ı Kerim'i incelediğini ve Müslüman liderlere Arapça mektuplar gönderdiğini belirtiyor.
İngiliz Daily Mirror Gazetesi, Mart 2013’te bunu şu şekilde duyurmuştu:
“Kral olduğunda İngiltere Kilisesi'nin başı olarak Hıristiyanlığı savunmanın kaderi olmasına rağmen bu durum, Galler Prensi’nin uzun zamandır İslâm'a hayranlık duymasına engel olmadı.”
Dahası “Charles'ın son altı aydır Arapça dersleri alarak bu ilgisini bir adım öteye taşıdığı ortaya çıktı.” ifadeleriyle bir haber yapılmıştı. Gazeteye göre Prens “Bu sayede Kur'ân-ı Kerim'i orijinal hâliyle okuyabilecek ve cami ile müze ziyaretlerinde Arapça yazıları deşifre edebilecek.”
Yazdıklarına ve konuştuklarına bakınca Kur’ân’ı epey anladığı da aşikâr…
Bu çerçevede İslâm ve çevreyle ilgili görüşlerine kısaca bakmak yeni kralı tanımada faydalı olabilir.
Prens Charles, 9 Haziran 2010’da Oxford İslâm Araştırmaları Merkezi'nde (OXCIS) "İslâm ve Çevre" konulu bir konuşma yaptı. Prens Charles, bu konuşmasında, insanların çevreye verdikleri zararı anlamaları ve hâlâ mümkünken bunu durdurmak için adım atmaları gerektiğini söyledi. Dünyanın tüm büyük dinlerinin, Allah'ın yarattığı çevrenin korunması için insanlara uyarılarda bulunduğunu vurguladı.
Tüm bu büyük dinlere göre insan, tabiattan ayrı olmayıp onun bir parçasıdır ve bundan dolayı da her zaman tabiatla denge içinde yaşamalıdır.
Prens Charles'a göre insan ve tabiat arasında son yüzyıllarda gelişen bir bölünme söz konusudur. Bu bölünmeden sadece "sanayileşme, teknolojik gelişme ve ekonomik büyüme arayışı" süreçlerini değil, aynı zamanda tüm büyük dinlerin öğretilerini "gerici" olarak gören Batı ideolojisine hâkim olan modern ideolojiyi de sorumlu tuttu.
Bu nedenle dünyadaki tüm insanları, bu konudaki dinî öğretilerle yeniden bağlantı kurmaya davet etti. Çünkü bu yapılabilirse insanların tutumu, çevreye zarar vermekten onu korumaya doğru değiştirilebilir.
Kur'ân'ın Nesi Yeşil?
Prens Charles daha sonra özellikle Kur'ân'da ele alındığı şekliyle İslâm ve çevre hakkındaki düşüncelerini paylaştı: "Kur'ân, tabiatı 'tek bir hayırsever gücün eseri' olarak tanımlar. Tabiat ve insanı Allah yarattığı için bunlar arasında hiçbir ayrım, bölünme ve yabancılaşma söz konusu değildir.
İnsan ve tabiat 'yaşayan, bilinçli bir bütünün parçalarıdır.'
İnsanlar dünyada sadece kısa bir süreliğine yaşamaktadırlar. Bunu da ancak 'bize erzaklarımızı, barınma yerlerimizi, giysilerimizi, araçlarımızı ve ulaşımımızı bahşeden' Allah'ın misafirperverliği sayesinde başarabilmektedirler."
Prens Charles, bu öğretilerin Musevilik ve Hıristiyanlıkta da görüldüğüne dikkat çekerek büyük dinlerin ilkeleri arasında farklılıklardan ziyade ortak noktalar olduğunu savundu:
“Yahudilik ve Hıristiyanlığa göre insan, dünyanın merkezinde yer alır. Dünyadaki rolünün ise tabiata hükmetmek ve çoğalmak olduğunu vurgulamak gerekir. Bu kavram, İncil’in Yaratılış bölümünde (1:26) yer almaktadır:
'Sonra Tanrı dedi ki: Kendi suretimizde, kendimize benzer insan yapalım; denizdeki balıklara, havadaki kuşlara, sığırlara, bütün yeryüzüne, yeryüzünde sürünen her şeye egemen olsunlar.'
İnsanın dünyadaki konumuna ilişkin tüm bu Yahudi-Hıristiyan kavramları, Kur'ân ile Sünnette yer alan ve insanı tabiatın yöneticilerinden biri olarak gören İslâmî anlayıştan çok farklıdır. Tabiat, insana bir emânet olarak bahşedilmiştir. İnsan, onu korumak ve onunla dengeli bir şekilde yaşamak zorundadır. Her nesil, bir sonrakine temiz ve korunmuş bir çevre devretmek zorundadır.”
İslâm ve Kur’ân bilgisine dayanarak “tabiatın zenginliğinin sınırları olduğunu” vurgulayan Prens Charles, bu konuda “Bunlar keyfî sınırlar değildir. Allah'ın koyduğu sınırlardır. Bundan dolayı Kur’ân'dan anladığım doğruysa Müslümanlara bunları aşmamaları emredilmiştir." ifadelerini kullanmıştı.
Prens Charles aynı konuşmasında şunları da sözlerine eklemişti:
“Bu gezegeni yaratılışın geri kalanıyla paylaşmamızın çok iyi bir nedeni var. O da etrafımızdaki karmaşık ve dengeli bir hayat ağı olmadan tek başımıza var olamayacağımızdır. İslâm her zaman bunu öğretmiştir ve bu dersi görmezden gelmek yaratılışla olan sözleşmemizi yerine getirmemek demektir."
Prens Charles'ın tüm bunlardan çıkardığı ders de anlamlıdır:
“İslâm'a göre yeryüzüne zarar veren kişi, büyük bir günah işlemiş gibi kabul edilir. Zira bu, Allah tarafından insana verilen tabiat üzerindeki emâneti ihlâl etmek anlamına gelir.”
İslâm’ın çevre anlayışını bu şekilde özetleyen Prens Charles, çok geç olmadan çevreyi kurtarmak için tüm dünyadaki insanları "İslâm'ın yeşil yolu"nu takip etmeye davet etmişti.
Ayrıca Charles, Ekim 1993'te "İslâm ve Batı" üzerine yaptığı konuşmasında, Batı ve İslâm uygarlıklarını ayrıntılı bir şekilde ele alarak şu tespiti yapmıştı:
“İslâm'ın bugün bize dünyayı daha iyi anlamanın ve yaşamanın bir yolunu öğretebileceğine inanıyorum. Hıristiyanlık bunu kaybettiği için bugün daha fakirdir."
Charles yukarıdaki tespitleri yaptığında Prensti. Aradan on iki yıl geçti ve şimdi Büyük Britanya Kralı.
Kral Charles'ın çevre duyarlılığını devam ettirmesi; çevrenin korunması ve gelecek nesillerin daha temiz, güvenli ve sağlıklı bir dünyada yaşaması için çaba sarf etmesi en samimi temennimiz…
Bu anlamda atacağı tüm olumlu adımları destekleyeceğimizi ve olumsuz olanları da eleştireceğimizi belirtmek isterim.
Prof. Dr. İbrahim Özdemir ÜÜ Çevre Ahlakı Forumu Direktörü