Felsefi Danışmana ihtiyacım var mı?
Yanlış Soru!
Doğru soru: Felsefe Danışmanından nasıl faydalanabilirim?
Nasıl faydalanabilirim?
Yıllardır yaşadığımız şehirde bile bazen yol bulucu (navigasyon) kullanmak zorunda kalıyoruz. Gezmeye gittiğimiz bir ülke ve şehirde ise yol bulucusuz yol bulmak çok zor. Kaybolmamak işten bile değiş.
Hayat yolunda da bilge kişilere ihtiyacımız var.
Kişisel olarak, herkesin hayatta karşılaştığı sorunlara çözüm ararken bilge kişilerden faydalanabileceğine inanıyorum.
Sokrates'ten bu yana filozoflar toplumlarını aydınlatmaya çalıştılar.
Zor sorulara cevaplar verdiler.
Amerikalı şair Mary Oliver, sorularına Mevlâna’da cevaplar bulduğunu söylemişti.
Sürekli değişen dünyada günlük birçok sorunlarla karşılaşıyoruz.
Cahit Sıtkı haklı:
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Sadece aynalar değil, insanlar da yalan söyleyebilir. Sizi üzebilirler.
Ekonomik ve kişisel sorunlar kadar toplumsal sorunlar da üzer.
Doğal felaketler…
Depremler, seller, kuraklık vd.
Bunlara insanların, daha doğrusu “dost bildiklerimizin” sebep olduğu sorunları da ekleyebilirsiniz.
Endişe, keder, hüzün, üzüntü…
En kötüsü ise umutsuzluk.
İşsizlik, hastalık ve ölüm karşısında çaresizlik…
Bir filozofla konuşmanın tam sırası.
Konuşarak ve dertleşerek siz yardımcı olabiliriz.
Birlikte, istediğiniz hayatı inşa etmenin yolunu bulabiliriz.
Felsefi Danışmanlık ruh ve akıl sağlığıyla ilgili sorunları olanlara hitap etmiyor.
Aksine sağlıklı ve makul soruları olanlarla ilgileniyor.
Hayatla ilgili sorularınızın olması ruhi anlamda sizde bir sorun olduğu anlamına gelmez. Kanser ya da kalp sorununuz olsaydı asla bir doktora görünmem gerekir mi diye sormazdınız. Sadece ihtiyacınız olan yardımı alırsınız.
Felsefi Danışmanlık hayatınız üzerinde düşünmeye sizi davet ediyor.
İstediğiniz kişi olmaya ve hayal ettiğiniz hayatı yaşamaya karar vermede size yardımcı olmaya vaat ediyor.
Bir an bile tereddüt etmeyin... ulaşın...
~Prof. Dr. İbrahim Özdemir